Sağlıklı kentlerin ve kentsel direncin oluşturulmasında yenilikçi yaklaşımlar

18 Kasım 2013

Seda-KundakDoç. Dr. Seda KUNDAK

İstanbul Teknik Üniversitesi,

Şehir ve Bölge Planlaması Bölümü

Öğretim Görevlisi

Planlamanın son 100 yıllık serüveni, hem kuramsal hem de uygulama alanlarında büyük değişimlerin yaşandığını göstermektedir. Şehirlerin gelecekteki durumunu gösteren fiziki haritalar olarak adlandırılan planlar; şehirlerin aynı zamanda sosyo-ekonomik ve politik yansımaları barındıran mekanlar olarak kabul edilmesiyle farklı bir boyut kazanmıştır. Artan ve yayılan sanayileşmenin doğal kaynaklar ve sosyal çevre üzerindeki baskısı, 1987’de Brundtland Raporu’nda “sürdürülebilirlik” kavramıyla mercek altına alınmış ve sorunların çözümüne yönelik ilk adımlar atılmaya başlanmıştır. Kuramsal temelleri 1960’lara dayanan stratejik planlama ise, 2000’li yıllarda planlama pratiğine hızlı bir giriş yapmıştır. Son dönemlerde, doğal ve teknolojik afetlerden etkilenme oranlarının artması ve küresel iklim değişikliğinin neden olabileceği sorunların ortaya açıkça konulması nedeniyle, “kentsel direnç (dayanıklılık)” kavramı ve uygulama kriterleri planlamanın içine dahil olmuş durumdadır.

Yaratıcı ve yenilikçi yaklaşımlar, kentsel direncin oluşturulmasında önemli bir yere sahiptir. Özellikle, sosyal yenilikçilik (social innovation) gerek toplumsal gerekse kentsel sorunların çözümlenmesinde kilit rolü üstlenmektedir. Sosyal yenilikçilik; bilişim teknolojisinin geliştirdiği toplumsal bilgi ağlarından beslenirken, yaşanabilir ve sağlıklı kentlere önemli katkılarda bulunmaktadır. Yine aynı çerçevede, kentler arası işbirlikleri ve ağlar, 21. Yüzyıl kentlerini küresel ortamla bütünleşmiş ve rekabet kabiliyeti daha yüksek bir konuma getirmiştir.

Bu çalışmada, kentsel direncin artırılmasına yönelik işbirlikleri ve kentsel ağlar kapsamında üretilen öncü projelere yön veren yenilikçi yaklaşımlar iredelenerek, Türkiye’nin de içinde bulunduğu uluslararası işbirlikleri çerçevesinde (Making Cities Resilient, Earthquake Megacities Initiative, Eurocities, Metropolis, Sister Cities) uygulayabileceği ve geliştirebileceği sosyal ve kentsel yenilikçilik uygulama alanları tartışmaya sunulmaktadır.

Kentlerin geleceği için uluslararası kentsel ağlar rolü

Kentlerin ortak fayda sağlamak amacıyla biraraya gelmesi kolonileşme döneminde (16. Yüzyıl) başlamasına karşın, kentsel ağların ve işbirliklerinin; kültürel diyaloğun artırılması, benzer sorunlara çözüm arayışlarının hızlanması ve ekonomik faaliyetlerin geliştirilmesi çerçevesinde öncü bir rol oynaması 20. yüzyıla damgasını vurmuş durumdadır. Geçmişte, ülke politikalarına bağlı olarak işbirliğine giren kentler, günümüzde çerçevesi net olarak tanımlanmış konular ve/veya sorun alanlarında biraraya gelme eğilimindedirler.

Birleşmiş Milletler, UNISDR (United Nations Office for Disaster Risk Reduction) bünyesinde 2012 yılında “Making Cities Resilient” (Şehirleri Dirençli Yapmak) adı altında bir kampanya başlatılmıştır. Bu kampanya ile uygulama pratiklerinin oluşturulması, kentlerin (ya da yerel yönetimlerin) iyi örnek uygulamalarını paylaşabilecekleri platformun yaratılması ve ortak eylem planlarının oluşturulması anlamında önemli bir adım olarak nitelendirilmektedir. Kampanya, başladığı günden bu yana, 1529 kenti bünyesine katarak, bu kentler arasındaki diyaloğun artmasına ve kentsel direncin tanımlanması ve uygulaması aşamalarında birarada karar verebilmelerine olanak tanımıştır.

“Making Cities Resilient” kampanyası sadece Birleşmiş Milletler’in bünyesindeki oluşumlardan değil, farklı amaçlarla kurulmuş kent birliklerinden de destek görerek daha tanınır bir hal almıştır. 2012-2015 yılı arasında devam edecek olan bu kampanyanın; afet, risk, deprem, iklim değişikliği ve diğer ilgili konularda düzenlenen uluslararası toplantılarda tanıtımları yapılmakta ve geliştirilen materyeller aracılığı ile başta yerel yöneticiler olmak üzere, risk altında olan tüm kentlere ulaşılmaya çalışılmaktadır.

EMI (Earthquake Megacities Initiative), 1998 yılında, afet risk azaltımı konularında politika, bilgi ve uygulamalar geliştirmek amacıyla, uluslararası düzeyde kurulmuş kar amacı gütmeyen bir oluşumdur. Özellikler deprem tehtidi altında olan 21 üye kentle birlikte çalışmalar yürütmekte olan EMI, başta UNISDR ve World Bank olmak üzere birçok oluşumla işbirliği içinde proje ve uygulamalara destek vermiştir. EMI, “Making Cities Resilient” kampanyasının partner oluşumu görevini üstlenmektedir. Ayrıca, deprem odaklı olarak kurulmuş olan EMI, son yıllarda iklim değişikliği ve etkileri ile ilgili konuları da araştırma alanına dahil etmiş bulunmaktadır.

Eurocities, 1986 yılında, Barselona, Birmigham, Frankfurt, Lyon, Milano ve Rotterdam kentlerinin belediye başkanları tarafından, Avrupa’daki şehirler arasındaki ilişkileri artırmak amacıyla kurulmuş bir birliktir. Eurocities üyeliğinin 4 farklı şekli bulunmaktadır. “Full Member” (99 üye), en az 250.000 nüfusa sahip Avrupa Birliği ya da Avrupa Ekonomik Topluluğu üyesi olan ülkelerdeki şehirlerin başvurabileceği bir üyelik sistemidir. “Associate Member”(21 üye), AB ya da AET üyesi olmayan, nüfusu 250.000’den büyük şehirleri ifade etmektedir. “Associated Partner” (41 üye) ise, ilk iki kategoride üyelik başvurusu yapamayacak olan belediyeleri kapsamaktadır. Ayrıca, firmaların katılabilmesi için geliştirilmiş “Associated Business Partner” (7 üye) üyelik sistemi de bulunmaktadır. Eurocities çatısı altında 7 temel forum alanı bulunmaktadır (Kültür, Ekonomi, Çevre, Bilgi Toplumu, İşbirliği, Sosyal Konular, Hareketlilik). Bu forumların altında ise 40 çalışma grubu, birliğin üyesi olan belediyelerle güncel ve gelecekteki sorunları çözme yolunda faaliyetler geliştirmektedir.

Metropolis 1985 yılında kurulmuştur. Küresel düzeyde nüfusu 1 milyonun üzerinde olan metropollerin oluşturduğu ve halen 121 üyesi olan bir birliktir. Büyük şehirlerin ve metropoliten bölgelerin ortak sorunlarının tartışıldığı ve işbirliklerinin yapıldığı bu birlik UCLG (The Global Network of Cities, Local and Regional Governments)’ın metropoliten kentler seksiyonunu yönetmektedir. Metropolis’ın hedefleri: (1) metropoliten kentlerin sorunlarına yenilikçi çözümler bulmak, (2) metropoliten dengesizlikleri azaltmaya yönelik metropoliten yönetişime katkı sağlamak, (3) gelişmekte olan ülkelerin metropoliten kentlerine finansal ve teknik destek sağlamak, (4) karşılıklı öğrenme, kapasite geliştirme ve eğitim programları üretmek şeklinde özetlenebilir.

Kardeş Şehir anlaşmaları, diğer kentsel ağlardan farklı bir yapıya sahiptir. Kentsel işbirliklerinin bir çatı altından toplanması ve söz konusu birliklere katılım için gerekli koşulların tanımlanması yerine, iki kentin birbiriyle daha güçlü ilişkiler kurmak için istekli olması ve bu ilişkiyi tanımlayan özel protokoller geliştirilmesiyle oluşturulmaktadır. Kardeş şehir hareketi, kentlerin uluslararası düzeyde kendilerini konumlandırma çabalarının ilk adımı olarak tanımlanmaktadır (Vion, 2002). Avrupa’da, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, savaşın yaralarını sarmaya ve yeniden yapılanmaya yönelik kentsel işbirlikleri Fransa ve Almanya’daki bir çok kent arasında kardeş şehir anlaşmasının imzalanmasıyla gelişmiştir. Daha sonraları, iki kent arasındaki “iyi niyet anlaşması” olarak görülmeye başlanan kardeş şehir hareketi, 2000’li yıllara gelindiğinde, daha konu ve sorun odaklı, sürdürülebilir ve ekonomik gelişmeyi artırıcı bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Kardeş şehir anlaşmalarında süreklilik ve ortak yararın sağlanmasında konusunda en önemli etkenlerin başında, her iki tarafın da gerekli profesyonel ekibi oluşturması ve kaynak teminidir. Bu koşulların sağlanamadığı durumlarda, bu tür ikili ilişkilerin gelişemediği görülmektedir. Ayrıca, ortak geçmişi olan, benzer coğrafi ya da ekolojik yapıya sahip, nüfus yapısı birbirine denk olan kentler arasındaki kardeş şehir ilişkilerinin başarılı bir şekilde devam ettiği yapılan araştırmalarda ortaya çıkmaktadır.

Türkiye’nin kentsel ağlara katılımı

Bir önceki bölümde kısaca tanıtılmış olan kentsel ağlara Türkiye’den de katılım bulunmaktadır. Making Cities Resilient kampanyasında İstanbul, Antalya ve Yalova kentsel direnci artırmaya yönelik faaliyetleri takip etmektedir. EMI, İstanbul Büyük Şehir Belediye’si işbirliği ile risk göstergelerinin belirlenmesine yönelik bir çalışma yürütülmektedir. “Mega Şehir Gösterge Sistemi” olarak adlandırılan bu çalışmada; (1) Kentsel Sismik Risk İndeksi, (2) Mücadele Kapasitesi İndeksi ve (3) Performans Bazlı Yönetimsel İzleme Süreci çalışma paketleri oluşturulmuştur. Çalışma kapsamında, sosyal ve demografik veriler ile risk algılama ve risk azaltma konularında geniş çaplı anket çalışması yapılmıştır.

Metropolis oluşumuna Türkiye’den İstanbul ve Ankara katılım göstermiştir. Öte yandan Eurocities birliğine Türkiye’den katılımın daha yoğun ve çalışma alanlarının daha tanımlı olduğu görülmektedir. Farklı üyelik şekilleri ile bu sistemin içinde yer alan belediyeler kendi sorunları ve ihtiyaçları çerçevesinde çalışma gruplarında aktif rol üstlenmektedir. Bu çalışma gruplarında yürütülen “NICE – Networking intelligent Cities for Energy Efficiency” isimli projede Konya partner olarak yer almış bulunmaktadır.

Türkiye’den şehirlerin en eski tarihli olarak katılım gösterdiği ve kent yönetimi düzeyinde uluslararası platforma çıktığı oluşum Kardeş Şehirler’dir. Türkiye’deki büyük şehirlerin bu akıma katılma tarihlerine bakıldığında, ilk kardeş şehir anlaşmasının 1965 yılında İstanbul ve Rio de Jenerio arasında imzalandığı görülmektedir. 1990’lara kadar sınırlı sayıda imzanlanmış olan kardeş şehir anlaşmaları, yerel yönetimlerin uluslararası ilişkilere daha açık ve hevesli hale gelmesiyle hızlı bir artış göstermiştir. İlk kardeş şehir anlaşmalarının imzalandığı dönemlerde, bu işbirliklerinin temel amacı şehirlerin birbirlerini tanıması ve iyi niyetlerini ifade etmeleri iken, özellikle 2000’li yıllarla birlikte, ortak ya da benzer tarihi ve kültüre sahip, ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için elverişli ortamlar sunan şehirlerle kardeş şehir ilişkilerinin başladığı gözlemlenmektedir. Geçmişte, bireysel çabalarla imzalanmış bir çok anlaşmayla ilgili olarak da yeniden canlandırma çalışmaları sürmektedir. Kardeş şehir anlaşmalarının yansımaları çok net olarak görülebilmektedir. Örneğin, 1999 depreminin ardından, ilk destek ve yardım telefonu İstanbul’un kardeş şehri olan Rio’dan gelmiştir. Yine İstanbul’un kardeş şehirlerinden olan Köln, depremin ardından bir yardım kampanyası düzenleyerek, depremzedelere destek olmuştur. Mekansal anlamda ise, İstanbul’un Japonya’daki kardeş şehri Shimonoseki, İstanbul Baltalimanı’ndaki Japon bahçesinin yapım ve düzenlemesini üstlenerek, kendi kültürlerini tanıtma fırsatı bulmuşlardır. Ayrıca, kardeş şehirlerde düzenlenen tanıtım etkinleri sayesinde kültürel diyaloğun artırılması ve şehirler ve ülkeler arası turistik, eğitim ve ekonomik amaçlı seyahatlerin artması hedeflenmektedir.

Kentsel ağlar çerçevesinde yenilikçi yaklaşımlar

Gerek kentsel işbirlikleri gerekse halihazırda yürütülmekte olan ulusal ve uluslararası projeler kapsamında yenilikçi yaklaşımlar özellikle sosyal ve toplumsal sorunların çözümü yönünde ivme kazanmış durumdadır. Bu kapsamda, demografik, çevresel, toplumsal ve ekonomi konularında güncel eğilimler doğrultusunda yenilikçi yaklaşımlar ve uygulamalar geliştirilmektedir. Avrupa Birliği, Bölgesel Politikalar Komisyonu tarafından 2011’de yayınlanan “Cities of Tomorrow” isimli raporda, kentlerin, yaratıcılık ve yenilikçilik merkezleri olduğu ve ekonomik ve bölgesel kalkınma için kilit rolü üstlendikleri vurgulanmıştır. Bunun yanında, yönetsel sınırların (ülke, bölge, şehir sınırları) kentlerin gelişmesinde; fiziksel, sosyal, ekonomik, kültürel ya da çevresel gerçekliği yansıtmadığı, ve bu nedenle de daha esnek ve kapsayıcı yönetişim sistemlerinin geliştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Kentsel mekanda ayrışma ve kentsel yayılmanın yanısıra, sosyal kutuplaşma, gelir eşitsizliği, , ekosistemin baskı altında olması ve demografik yapıdaki değişimler bir çok kentin gelecekte başa çıkmak zorunda kalacağı problem alanları olarak gösterilmektedir.

Kentsel ağlar, geleceğin kentlerinin şekillenmesinde ve mevcut ve potansiyel sorunlarının çözülmesinde bütünleştirici ve tamamlayıcı bir rol üstlenmektedir. Bir çok proje ve uygulamada partner kuruluşlar olarak yer alan bu birlikler, bir yandan güncel araştırmalara katkı sağlarken, öte yandan birlik içinde yer alan şehirlerin “iyi uygulamalara” olan erişimini artırarak yol gösterici olmaktadır.

UNISDR önderliğinde yürütülen Resilient Cities kampanyası ve EMI, doğal ve teknolojik tehditlerle karşı karşıya olan şehirlerin güçlendirilmesi, bireysel ve toplumsal kapasite artırımı ve risk yönetimi konularında uluslararası platformda gerek bilimsel gerekse toplumsal faaliyetlere katkı sağlamaktadır. Eurocities ve Metropolis birlikleri, orta ve büyük şehirlerin ortak problemlerini farklı konu alanlarında ele alarak, şehirlerin birbirlerinin deneyimlerinden yararlanmasını ve birarada çözüm önerileri geliştirmelerini sağlamaktadır. Kardeş şehirlerin katkısı ise, ikili işbirliği protokolleri sayesinde, kentlerin tanıtımı, ekonomik işbirlikleri, personel ve öğrenci değişim programları, kültürel diyaloğun geliştirilmesi ve kentsel ve toplumsal sorun alanları için birarada hareket etmeyi içermektedir. Ayrıca, Tarihi Kentler Birliği, Yavaş Şehir Hareketi gibi oluşumlar da özel konu alanlarında benzer yerleşmeleri biraraya getirerek kültür, doğa, ekonomi, toplum ve mekansal ögeleri korumaya ve geliştirmeye yönelik çalışmaları desteklemektedir.

Değerlendirme

Yukarıda, kısaca tanıtılmış kentsel birlikler ve niceleri, günümüzde sadece kendi ağları içinde değil, diğer oluşumlarla da işbirliği yapmaktadır. Bu yeni durum, benzer gruplar arasında rekabete dayalı çekişmeleri ortadan kaldırdığı gibi, kentlerin geleceğine şekil vermekte ve yenilikçi çözüm üretmede son derece güçlü bir yapılanmanın habercisidir.

Sağlıklı Kentler Birliği, halihazırda, bir çok belediyenin daha yaşanabilir, daha dirençli ve daha sağlıklı kentlere ulaşılmasında işbirliği yaptığı önde gelen oluşumlardan biridir. Sağlıklı Kentler Birliği’nin profesyonel ve sürdürülebilir yapılanması, karar vericiler, akademi ve toplum temsilcilerini biraraya getirip sinerji yaratabilme becerisi ve güvenilirliği nedeniyle güçlü bir kent birliği olarak öne çıkmaktadır.

Son dönemlerde, yerel yönetimlerin katılım gösterdiği uluslararası hibe ve araştırma programları, güçlü kentsel birliklerin katılımıyla gelişmiş ve çeşitlenmiş durumdadır. Bu bağlamda, 2014 yılı itibariyle çağrıları açılacak olan Horizon 2020 Çerçeve Programı, sadece akademisyenler için değil, yerel yönetimler ve kent birliklerinin de aktif olarak katılım göstereceği konu alanlarını kapsamaktadır. Sağlık, demografik değişimler, refah, gıda güvenliği, sürdürülebilir tarım, güvenli/temiz/verimli enerji kaynakları, yenilikçi toplumlar ve iklim değişikliği konuları hali hazırda Sağlıklı Kentler Birliği’nin üzerinde çalıştığı ve bir çok iyi örnekleri ve yayınları bulunan alanlardır. Sağlıklı Kentler anlamında yenilikçi yaklaşımları yakalamak ve geliştirirek uygulamak amacıyla, diğer kent birlikleri ile yoğun işbirliğine girilmesi ve ortaya çıkacak fikirlerin farklı fonlama programları ile hayata geçirilmesi, kent birliklerinin daha üretken olmasına ve yaşanabilir çevreler yaratılmasına öncülük edebilecektir.

 

Mail listesine üye olun

Kaydınız alınmıştır.